TORAKS
KAVİTESİNE GENEL BAKIŞ VE AKCİĞER ANATOMİSİ
Necdet
Ersöz
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Toraks
Kavitesi Visserası
Transver olarak
kesildiğinde toraks kavitesinin şekil olarak böbreğe benzediği, ortada
vertebral kolonun yanlarda kaburgalarla artikülasyon yaptığı hemen görülür.
Toraks kavitesi temel olarak üç
kompartmanda incelenir. Bunlar sağ
ve sol pulmoner kaviteler ve merkezî mediastinumdur. Sağ ve sol
pulmoner kaviteler akciğer ve pleurayı (akciğer membranı) içeren bilateral
yapılar olup toraks kavitesinin önemli bir kısmını doldurur. Merkezî (santral)
mediastinum ise iki pulmoner kaviteyi birbirinden ayıran ve diğer torasik
yapıları içeren önemli bir bölgedir. Mediastinumda bulunan önemli yapılar kalp, damarların torasik kısımları, özefagus,
timüs, lenf nodları olarak
söylenebilir. Dikey olarak superior torasik apertürden diyaframa ve
anteroposterior olarak sternumdan torasik vertebralara dek uzanır.
Toraks kavitesinin bölümleri ve pulmoner kaviteler. A. Torasik kavitenin böreğe benzer şekli ve bölümleri CT taramaların ve yorumlarında görülüyor. Boyutsal (B) ve koronal enine kesitli (C) diyagramlar plevral kavitelerin ve akciğerin hatlarını gösteriyor. Her bir akciğer ince bir tabaka ile çevrilmiştir. Ek: Yarı şişirilmiş balona invajine olan yumruk, akciğer (yumruk) ile plevral sac ilişkisini örneklemektedir.
Pleura,
Akciğerler ve Trakeobronşial Ağaç
Her bir pulmoner kavite
(sağ ve sol) plevral membran (pleura) ile sarılıdır. Pleura aynı zamanda
akciğerlerin dış yüzeyini de kapsar. Akciğer ve pleura yapılarının ilişkisini
daha iyi kavrayabilmek için hafifçe şişirilmiş bir balona yumruğumuzu bastırmak
bize fikir sağlayabilir. Bastırdığımız kısımdaki balon duvarının iç kısmı visseral pleura, dış kısım ise parietal pleura olarak
isimlendirilebilir. Balon katmanları arasındaki kavite, hava ile dolu durumda,
plevral kavite ile analojide kullanılabilir. Visseral ve parietal plevral
membranlar birlikte pleural sac
meydana getirir.
Embriyonik periyodda
gelişen akciğerler pericardioperitoneal
kanallara invajine olur, bu kanallar plevral kavitelerin öncü yapılarıdır.
Invajine olmuş coelomic epitel yapısı akciğer taslaklarını sarar.
Pericardioperitoneal kanalların duvarlarında uzanan epitel doku parietal plevrayı meydana getirir. Embriyogenez
sırasında plevral kaviteler pericardial ve peritoneal kavitelerden ayrılır.
Pleura
(Plevra)
Her bir akciğer lobu
pleural sac adı verilen seröz yapı ile örtülmüştür. Bu yapı, visseral pleura ve parietal pleura olarak iki kısımda incelenir. Visseral pleura akciğerin
yüzeyini örterken parietal pleura toraks kavitesinin iç yüzeyi ile ilişkilidir.
Parietal pleura interkostal sinirler
ve frenik sinir ile innerve edilir.
Plevral
kavite, pleura katmanları arasındaki potansiyel boşluktur
ve seröz plevral sıvı içerir. Bu
sıvı temas ettiği bölgeleri kaygan duruma getirerek potansiyel bir hareketi ya
da respirasyon esnasında ilgili bölgenin hareketini kolaylaştırır. Plevral
sıvının yüzeyel gerilimi toraks duvarı ile akciğerlerin temasını sağlayan bir kohezyonu
sağlar. Bu yüzden akciğerler şişip hava ile dolarken toraks da genişler.
Toraks içeriği ve göğüs kafesinin hatları. A. Akciğerlerin üst kısmı ve servikal pleura boyuna doğru ızanır. Parietal pleuranın sol sternal refleksiyonu ve sol akciğerin anterior sınırı median düzlemden sapar, kalbin olduğu bölgeyi geçer, anterior torasik duvara komşu olarak uzanır. Perikardiyal sac alanı delme (puncture) işlemi için plevral alana göre daha güvenlidir. B-D. Akciğerlerin şekilleri ve onları çevreleyen geniş plevral saclar gösterilmiştir. Kostodiyaframatik resesler akciğer tarafından doldurulmaz. Sağ akciğerin horizontal fissürü 4. kaburga ile paralel uzanır. Kaburgalar numaralandırılmıştır.
Visseral
pleura (pulmoner pleura) akciğerleri oldukça yakın bir
noktadan sarar ve onun tüm yüzeyini kapsar. Kadavra diseksiyonda visseral
pleura çoğunlukla akciğer yüzeyinden ayrılamaz. Visseral pleura, akciğerlerin
hareketini kolaylaştırır. Parietal pleura (mediastinal parietal pleura) ile akciğer hilumunda devamlıdır. Hilumun
yer aldığı bu bölge akciğerin kökünü
meydana getirir ve akciğerin giriş çıkışının olduğu yerdir.
Parietal
pleura pulmoner kaviteyi belirler, torasik duvar,
mediastinum ve diyafram ile komşudur. Visseral pleuradan daha kalındır. Kadavra
diseksiyonu ya da cerrahî bir operasyon sırasında sardığı bölgeden ayrılabilir.
Bu özelliğiyle visseral plevradan farklıdır. Parietal pleura kostal, mediastinal ve diyaframatik
ve servikal pleura olarak incelenebilir.
Kostal
parietal pleura (kostovertebral ya da kostal pleura)
toraks duvarının iç yüzeyini örter. Toraks duvarının iç yüzeyinden (sternum,
kaburgalar, kaburga kıkırdakları, interkostal kaslar ve membranlar) endotorasik fasya ile ayrılır. Bu ince
gevşek konnektif doku, cerrahî operasyonlar için oldukça uygun bir zemin
oluşturur.
Mediastinal
parietal pleura (mediastinal pleura) sternumdan
arkadaki vertebralara kadar uzanır ve bu bölgedeki mediastinum organlarını
örter. Superiorda boyun kökünde servikal plevra olarak devam eder. Anterior ve
posteriorda kostal plevra ile devamlıdır. Akciğer hilumunda visseral plevra ile
devamlıdır.
Diyaframatik
parietal pleura (diyaframatik plevra) diyaframın
superior (torasik) yüzeyini örter. Ancak diyaframın perikardiyumla birleştiği yer ve kostal bağlantıların olduğu noktalarda plevra görülmez. İnce ve
elastik bir tabaka olan phrenicopleural
fasya diyaframatik plevrayı diyafram
kasının liflerine bağlar.
Servikal
parietal pleura akciğer apeksini sarar. Esasında
mediastinal ve kostal parietal pleuraların superiorda devamı şeklindedir. Bu
plevra apeks üzerinde pleural cupula
adında kubbemsi (cup-like dome) bir
yapı meydana getirerek seviyesini klavikulanın orta kısmının 2-3 cm üstüne
çeker ve birinci kaburganın boyun kısmının seviyesine gelir. Servikal plevra endotorasik
fasyanın bir fibröz uzantısı ile güçlendirilir. Bu fibröz uzantıya özel olarak suprapleural membran (Sibson fasyası)
adı verilir. Bu membran birinci
kaburganın inferioruna ve C7
vertebrasının transvers prosesine bağlanır. Parietal plevranın yön
değiştirdiği, plevral boşluğun bir duvarından diğerine giderken oluşturduğu
keskin çizgiler plevral refleksiyon
ya da katlantı hatları olarak
bilinir. Sternal, kostal ve diyaframatik hatlar belirlenmiştir. Sağ ve sol pulmoner kavitelerin
çizgileri asimetriktir; çünkü kalp sol tarafa doğru eğilim göstermiştir. Kalbin
sola deviasyonu öncelikle plevral refleksiyonun sağ ve sol çizgilerini etkiler.
Plevral refleksiyonun sternal hattı keskindir ve burada kostal plevra öne doğru
mediastinal plevra olarak devam eder. Plevral refleksiyonun kostal çizgisi de
keskindir ve kostal plevranın inferiorda diyaframatik plevra şekinde devam
etmesiyle meydana gelir. Vertebral hat ise daha yuvarlaktır ve kostal
vertebranın posteriorda mediastinal plevra şeklinde devamıyla oluşur. Plevral
refleksiyonun kostal hattı 8. kaburgayı midklaviküler hatta, 10. kaburgayı
midaxillary hatta ve 12. kaburgayı kaburganın boynunda ve aşağısında eğik
olarak çarpazlar.
Diyafram, pulmoner kavitelerin bazı, mediastinum ve kostodiyaframatik reses gösterilmiştir. Şekilde diyaframatik plevranın büyük bir kısmı çıkarılmıştır. Bu seviyede mediastinum, perikardiyal sac (middle mediastinum) ve posterior mediastinumdan oluşur. (Bu yapılar özefagus ve aort damarını içerir) diyaframın konveks kısmını çevreleyen derin oluğa kostodiyaframatik reses adı verilir ve parietal pleura ile birliktedir.
Ekspirasyon esnasında
akciğerler pulmoner kaviteyi tam olarak doldurmaz ve burada periferik
diyaframatik plevra ile kostal plevranın alt kısmı temas hâlindedir. Burada
potansiyel plevral boşluklar diyaframatik
resesler veya plevral çıkmazlar
olarak bilinir ve diyaframın üst konveksitesini çevreler. Benzer fakat daha
küçük plevral resesler ise sternumun posteriorunda konuşlanmıştır ve burada
kostal plevra mediastinel plevra ile kontakt hâlindedir. Potensitel plevral
boşluklar burada kostomediastinal
resesler olarak adlandırılır. Sol reses daha büyüktür; çünkü sol akciğerde
kardiyak alan sağa göre daha belirgindir. Akciğerin inferior sınırları derin bir
inspirasyonda plevral reseste öteye hareket eder ve ekspirasyonda tekrardan
geri döner.
Akciğerler
Akciğerler, solunum ve
dolayısıyla hayatin devamı için çok büyük öneme sahip organlardır. Esas görevi
solunan hava ile kanı oksijenlendirmektir. Kadavralarda akciğerler içine
çökmüş, büzülmüş ve renksiz hâlde bulunmasına rağmen, yaşayan bireylerdeki
sağlıklı akciğerler normal olarak parlak, yumuşak, süngerimsi ve pulmoner
kaviteleri doldurur vaziyettedir. Ayrıca elastikiyetleri fazladır. Akciğerler,
birbirinden merkezde mediastinum ile
ayrılmıştır. Her bir akciğer aşağıdaki yapılara sahiptir:
-
Apeks,
akciğerin superiorde birinci kaburga seviyesinde körelmiş yapısıdır. Servikal plevra ile çevrilidir.
-
Baz,
akciğerin
konkav inferior yüzeyidir. Apekse zıt olarak diyafram kubbesinin üzerinde
lokalizedir.
-
Lob
ve fissürler, akciğerlerin sağ ve solda sahip
oldukları loblar ve bu lobları ayıran fissürlerdir.
-
Kostal,
mediastinal ve diyaframatik yüzeyler, akciğerlerin komşu
olduğu ve çevreleriyle temas hâlinde bulundukları yüzeyleridir.
-
Anterior,
inferior ve posterior sınırlar
Akciğerlerin kostal yüzeyi. Akciğerler komşu yapılardan izole hâlde lob ve fissürlerini içerecek biçimde demostre edilmiştir. Sol akciğer kalbin varlığı nedeniyle ona uygun bir form kazanmıştır. Kalp fibröz perikardiyum ile sarılıdır. Akciğer kökünün anteriorundan phrenic (frenik) sinir, posteriorundan vagus siniri (CN X) geçer. C’de sol akciğerin superior lobu varyasyon olarak herhangi bir kardiyak alan ya da lingula yapısı barındırmamaktadır.
Akciğerlerin mediastinal yüzeyi ve hilum demonstrasyonu. (A) Sağ akciğerin kökünün superiorunda superior vena cavaya giren azigos venin arkını içeren bir oluk bulunur. Ancak (C)’de sol akciğerde aort arkı için daha geniş bir oluk yer alır. Her bir akciğerin hilumu mediastinal yüzeyin merkezindedir. Hilumda (B ve D) her bir akciğerin kökü pleural sleeve ya da mesopnemonium adı verilen yapıyla sarılıdır. Bu yapı aşağıya doğru pulmoner ligament olarak devam eder. Pulmoner venler kökün anterioru ve inferiorunda kalır.
Sağ akciğer sağ oblik ve horizontal fissürler ile üç adet sağ loba ayrılır, bunlar superior, middle ve inferior
loblardır. Sağ akciğer, sol akciğerden hem daha ağır hem daha büyüktür. Ancak
daha kısa ve geniştir; çünkü sağ diyafram kubbesi daha yüksektir ve kalp sola
doğru çıkıntı yapmıştır. Sağ akciğerin anterior sınırı görece daha düzdür. Sol
akciğer bir adet sol oblik fissüre
sahip olup sol akciğeri superior ve inferior olarak iki loba ayırır. Sol
akciğerin anterior sınırı derin bir kardiyak boşluğa sahiptir ve bu bölgeye
kalp yerleşmiştir. Kardiyak boşluğun bulunduğu bölgede akciğerin dile benzer
çıkıntısı lingula oluşmuştur.
Kadavranın akciğerleri
genellikle sert olup çevresindeki kaburga, kalp ve önemli damarları belirgin
bir şekilde gösterir. Böylece akciğerlerin çevresindeki dokularla olan
ilişkisini daha iyi kavramış oluruz; ancak sadece kardiyak gösterimler cerrahî
işlem ya da taze kadavrada belirgin bir şekilde kavranabilir.
Akciğerin
kostal yüzeyi geniş, düz ve konveks yapılıdır. Kostal plevra ile ilişkilidir. Kostal
plevra akciğer ile kaburgaları, kaburga kıkırdaklarını ve innermost interkostal
kasları birbirinden ayırır. Kostal yüzeyin posterior kısmı ise torasik
vertebralarla ilişkilidir ve bazen kostal
yüzeyin vertebral kısmı olarak da isimlendirilebilir.
Akciğerin
mediastinal yüzeyi konkavdır; çünkü perikardiyum ve kalbi
içeren orta (middle) mediastinum ile ilişkilidir. Dolayısıyla bu yapıları
çevreleyecek bir yapıya bürünmüştür. Mediastinal yüzey hilum, yani akciğerin giriş-çıkış bölgesini içerir. Burada özafagus
için bir oluk ve kalp için ayrılmış bir girinti yer alır. Bu kalp bölgesi, sol
akciğerde, sağa göre daha büyüktür. Bu bölgede ayrıca aort arkı için bir oluk
da yer alır.
Akciğerin
diyaframatik yüzeyi de konkavdır; çünkü akciğer bazını
oluşturur. Akciğer bazı diyafram kubbesinin üzerine oturmuştur. Konkavite sağ
akciğerde daha derindir; çünkü diyafram kubbesi sağ tarafta daha belirgindir ve
bu bölgede ekstra olarak karaciğer yer alır. Lateral ve posterior olarak plevranın kostodiyaframatik resesi ile
keskin bir biçimde sınırlanmıştır.
Akciğerin
anterior sınırı kostal ve mediastinal yüzeylerin anteriorda
kavuştuğu ve kalp üzerine bindiği yerdedir. Kardiyak çıkıntı, sol akciğerin bu
sınırını çizer. Akciğerin inferior
sınırı akciğerin diyaframatik yüzeyini kuşatır ve bu yüzeyi kostal ve
mediastinal yüzeylerden ayırır. Akciğerin posterior sınırı kostal ve
mediastinal yüzeylerin posteriorda kavuştuğu yerdedir.
Akciğerler mediastinum
ile akciğerlerin kökünde (root of the
lungs) temas hâlindedir. Bronşlar, bronşların damarları, pulmoner arterler,
pulmoner venler, sinirlerin pulmoner pleksusları ve lenf damarları akciğerin
kökünü meydana getirir. Akciğer kökü uygun bir noktadan kesildiğinde, genel
düzenlenişinin aşağıda belirtildiği gibi olduğu görülür:
-
Pulmoner
arter: solda en üsttedir.
-
Superior
ve inferior pulmoner venler: sırasıyla anterior ve inferiorda
konuşlanmıştır.
-
Ana
bronş: posterior sınırın ortasına ve karşısına
lokalizedir. Dış yüzeyinden (genellikle
bu noktada posteriordan) bronkiyal
damarlar devam eder.
Akciğer
hilumu her bir akciğerin mediastinal yüzeyinde bulunan
kama şekilli alandır ve akciğere giren ve akciğerden çıkan yapılar buradan
geçer. Hilumun medialinde parietal ve visseral pleural katmanların arasında
meydana gelmiş mesopnemonium bulunur.
Bu yapı akciğer kökünü sarar. Akciğer kökünün inferiorunda akciğer ve
mediastinum arasında uzanan bir pulmoner
ligament bulunur ve bu yapı özefagusun anteriorundadır. Pulmoner ligament
konnektif doku ile ayrılmış çift tabakalı plevra içerir.
Trakeobronkiyal
Ağaç
Larinksten başlayarak
havayolunun duvarları C-şekillli hiyalin kıkırdak halkalarından meydana
gelmiştir. Buradan devam ettiğimizde karşılaştığımız sub-laringeal havayolu ise
trakeobronkiyal ağaç olarak
isimlendirilir. Trake, superior mediastinumda lokalizedir ve bu ağacın
gövdesini oluşturur. “Soluk borusu” olarak da bilinir. Sternal açı ya da transverse torasik düzlem seviyesinde bifurkasyon
yapar ve sağ-sol akciğerlere ayrılan ana
bronşları meydana getirir. Ana bronşlar akciğerlere hilumdan (akciğer
kökünden) girerek burada dallara ayrılır. Sağ
ana bronş sola göre daha geniş, kısa ve daha vertikal uzanır. Sol ana bronş aort arkının inferiorundan ve özefagus ile torasik
aortanın anteriorundan geçerek
hiluma ulaşır. Bu bronşlar akciğerlere girdikten sonra trakebronkiyal ağaç
oluşturur. Bu trakeobronkiyal ağacın branşlarının, akciğer kökünün
komponentlerinden olduğunu bilmek önemlidir. Her bir primer bronş, sekonder
lobar bronşlara ayrılır. Bu sekonder bronşlar sağda üç, solda ikidir ve her
biri akciğerin bir lobunu destekler. “Lobar” teriminin kullanılmasının nedeni,
her bir bronşun bir akciğer lobuna ulaşarak bu lobları desteklemesidir. Bu
loblar içerisinde her bir sekonder bronş, birkaç tersiyer segmental bronşlara
ayrılarak detaylanır. Bu terminal noktalarda bronkopulmoner segmentler vardır
ve tersiyer bronşlar bu segmentlere ulaşır. Bronkopulmoner segmentler akciğer
lobların en geniş bölümleridir. Piramide benzer şekilli olup üstte akciğer
köküyle bazal kısımda plevral yüzeyle temas hâlindedir. Birbirlerinden bir
konnektif doku katmanıyla ayrılır. Pulmoner arterlerin tersiyer dalları ile
beslenir. Besleyen segmental bronş ile adlandırılır. Pulmoner venlerin komşu
segmentler arasındaki konnektif dokuya yerleşmiş intersegmental dalları ile
drene olurlar. Genellikle totalde sağda 10, solda 8-10 civarında bulunur.
Segmentlerin kombine olma durumlarına göre adetleri varyasyon gösterebilir.
Cerrahî operasyonla alınabilir.
Trakeobronkiyal ağaç ve bronkopulmoner segmentler. (A-D) E’de de gösterildiği gibi bronkopulmoner segmentler her bir tersiyer segmente farklı lateks renkler enjekte edildikten sonra demonstre edilmiştir. Sağ ana bronş akciğer hilumuna girdikten sonra sağ superior lobar bronşa ayrılır.
Akciğerlerin iç yüzeyi ve organizasyonu.
Tersiyer bronkiyal
segmentlerden sonra 20-25 civarında conducting
bronşçuk yapısı mevcuttur ve bunlar son olarak küçük terminal bronşçuklar oluşturur. Bronşçuklar duvarlarında kartilaj
bulundurmaz. Conducting bronşçuklar havayı
taşır ancak alveol yapısı taşımaz. Her bir terminal bronşçuk alveoller içeren respiratör bronşçuklara sahiptir. Pulmoner alveoller ise gaz değişimi
olayının akciğer içindeki temel yapısal birimidir. Alveollerin varlığı
nedeniyle respiratör bronşçuklar hava taşınımına ve gaz değişimine olanak
sağlar. Her bir respiratör bronşçuk 2-11 arasında değişen sayılarda alveolar kanal içerir ve bunların her
biri 5-6 civarında alveolar saca
sahiptir. Yeni alveoller 8 yaşa kadar gelişmeye başlar ve maksimum durumda bir
birey yaklaşık 300 milyon alveole sahip olur.
Akciğer
ve Plevranın Damarları
Her bir akciğer kan
desteği sağlayan bir pulmoner arter
ve kanı drene eden iki pulmoner vene
sahiptir. Sağ ve sol pulmoner arterler sternal
açı seviyesinde pulmoner trunktan doğar ve oksijenlenme işlemi için
akciğerlere “venöz”, yani düşük oksijen
içerikli kan taşır. Bu düşük oksijen içerikli kanı taşıması nedeniyle
genellikle venler gibi mavimsi/morumsu renkle temsil edilirler. Her pulmoner
arter ilgili akciğerin kökünün bir parçası olur ve ikincil (sekonder) lobar arterlere ayrılır. Bu arterler akciğerlere
devam ederek tersiyer segmental
arterleri meydana getirir. Arterler ve bronşlar akciğer içerisinde eşlenir,
paralel olarak devam eder. Böylece eşlenmiş sekonder lobar arter ve bronş aynı
loba gider. Aynı zamanda eşlenmiş tersiyer segmental arter ve bronş her bir
bronkopulmoner segmenti besler. Genellikle arter ilgili bronşun anteriorunda
yer alır.
Pulmoner sirkülasyon. Intrapulmoner ilişkiler tam olarak gösterilmesine rağmen akciğer kökündeki damarların ayrımı hilar bölgesinde belirgin olması açısından abartılı çizilmiştir. Sağ pulmoner arterin aort arkının altından geçip sağ akciğere ulaştığını ve sol akciğerdeki sol pulmoner arterin arkın tamamen solundan devam ettiğini bilmek önemlidir.
İki pulmoner ven, superior ve inferior pulmoner venler, oksijence zengin “arteriyel” kanı her bir
akciğerin ilgili lobundan toplar ve kalbin sol atriyumuna getirir. Orta lob veni sağ superior pulmoner
venin tribütörüdür. Pulmoner venler yaygın olarak kırmızı renkle gösterilir.
Pulmoner venler arterlerden ve bronşlardan bağımsız bir şekilde devam ederek
bronkopulmoner segmentlerin arasından geçer, bu bölgelerin kanını toplar ve
hiluma doğru yol alır. Merkez hâricinde, akciğerin perihilar bölgesinde, visseral pleuradan gelen venler ve bronkiyal
venöz sirkülasyon pulmoner venlere drene olur, görece küçük hacimli düşük
oksijenli kan oksijence zengin kana karışır ve kalbe döner. Parietal pleuradan
gelen venler o bölgedeki toraks duvarı kısmından sistemin venlere katılır.
Bronkiyal
arterler akciğer kökünün, akciğer dokularının ve visseral
plevrayı meydana getiren hücrelerin beslenmesini sağlar. Sol iki bronkial arter
genellikle doğrudan torasik aortadan doğar. Sağ tek bronkiyal arter da torasik
aortadan doğrudan doğabilir; ancak genellikle dolaylı olarak ya üst posterior
interkostal arterlerin bir yolu olarak (genellikle sağ üçüncü posterior
interkostal arter) ya da sol superior bronkiyal arter ile ortak bir trunktan
doğar.
Küçük bronkiyal
arterler üst özefagusa dallar gönderir. Ardından tipik olarak ana bronşun
posteriorundan geçerek onları besler. Burada varyasyonlar söz konusu olabilir. Bronkiyal
arterlerin en uç dalları pulmoner arterlerin dalları ile bronşçuk duvarlarında
ve visseral plevrada anastomoz
yapar. Parietal plevra toraks duvarını besleyen arterler tarafından beslenir.
Bronkiyal arter ve venler. (A) Bronkiyal arterler akciğer ve visseral plevra dokularını besler. (B) Bronkiyal venler bronkiyal arterler tarafından beslenen daha proksimal kapiler bedlere drene olur, geri kalanı ise pulmoner venler tarafından drene edilir.
Pulmoner lenfatik
pleksuslar serbestçe iletişim kurar. Superfisyal subplevral/lenfatik pleksus
visseral plevranın derininde uzanır ve akciğer parankimasına ve akciğer
plevrasına drene olur. Bu superfisyal pleksusların lenfatik damarları
bronkopulmoner lenf nodlarına drene olur. Bu bölge akciğer hilumundadır.
Akciğerlerin lenfatik drenajı.
Derin bronkopulmoner
lenfatik pleksus bronşların submukozasına ve peribronkiyal konnektif dokuda
lokalizedir. Bunun akciğer kökünü oluşturan yapılara drene olduğu düşünülür.
Derin pleksusun lenfatik damarları ilk olarak lobar bronşlara yakın bulunan intrinsik
pulmoner lenf nodlarına drene olur. Bu nodların lenfatik damarları bronşları ve
pulmoner damarları hiluma dek takip etmeye devam eder. Superfisyal ve derin
lenfatik pleksusların lenfi sırasıyla superior ve inferior trakeobronkiyal lenf
nodlarına drene olur. Sağ akciğer primer olarak sağ tarafta ardışık setler
hâlinde bulunan nodlar boyunca drene olur ve sol akciğerin superior lobu aynı
şekilde sol tarafta bulunan nodlar boyunca drene olur. Hepsi olmasa da sol
akciğerin alt lobunun birçok lenfatiği sağ superior trakeobronkiyal nodlara
drene olur. Lenf sonradan sağ taraftaki yolu takip eder. Trekeobronkiyal lenf
nodlarının lenfi torasik visseraya giden en önemli lenf akımı yolu olan sağ ve
sol bronkomediastinal trunklara geçer. Bu trunklar her bir tarafta subklavian
ve internal jugular venlerin bağlantı bölgesi olan venöz açılarda sonlanır;
fakat sağ bronkomediastinal trunk ilk olarak diğer lenfatik trunklarla
birleşebilir. Sol bronkomediastinal trunk torasik ductta sonlanabilir. Parietal
plevranın lenfi toraks duvarının lenf nodlarına drene olur (interkostal,
parasternal, mediastinal ve frenik). Servikal parietal plevradan birkaç lenf
damarı axillary lenf nodlarına drene olabilir.
Akciğer
ve Plevranın Sinirleri
Akciğer ve visseral
plevranın sinirleri pulmoner pleksustan
gelir. Bu sinir ağı parasempatetik, sempatetik ve visseral afferent fibrilleri
içerir. Parasemptatetik fibriller
vagus sinirinden (CN X) gelen presinaptik liflerdir. Bu lifler parasempatetik
ganglion hücreleriyle pulmoner pleksusta ve bronkiyal ağacın dallarının
çevresinde sinaps yapar. Parasempatetik lifler bronkiyal ağacın düz kaslarının motor
sinirleridir (bronkokonstriktör). Ayrıca pulmoner damarların inhibitörü
(vazodilatör) ve bronkiyal ağacın bezlerinin sekretörüdür (sekretomotor). Sempatatik fibriller postsinaptik
liflerdir. Hücre gövdeleri (sempatetik ganglion) sempatetik trunktaki paravertebral
semptatetik ganglionlardadır. Sempatetik lifler bronkiyal kasların
inhibitörüdür (bronkodilatör). Aynı zamanda pulmoner damarların motoru
(vazokonstriktör) ve bronkiyal ağacın alveolar bezlerinin inhibitörüdür (Alveollerdeki
tip II sekretör epitel hücreler). Visseral
afferent lifler refleksif ya da nosiseptif olabilir. Refleksif visseral
afferent lifler parasempatetik liflere eşlik eder, merkezden bronkiyal mukoza,
bronkiyal kaslar, intralveolar konnektif doku, pulmoner arter ve pulmone
venlerle ilişkili impulsları taşır. Nosiseptif afferent liflerin visseral
plevra ve bronşlara ait olanları sempatetik liflere sempatatik trunk boyunca
üst torasik spinal sinirlerin duyu ganglionlarına kadar eşlik ederken trakeye
ait olanları parasempatetik liflere
vagus sinirinin duyu ganglionuna kadar eşlik eder.
Akciğer ve visseral pleura sinirleri.
Akciğer
ve Plevranın Yüzeyel Anatomisi
Servikal plevra ve
akciğerin üst kısmı superior torasik apertürden supraklavikular fossanın
derininden olacak şekilde geçer. Akciğerin anterior sınırları ikinci ve
dördüncü kostal kartilajların arasında parietal plevranın refleksiyonunun
anterior hattına komşu olacak şekilde uzanır. Burada sol plevral refleksiyonun
kenarı lateral olarak geçer ve ardından inferiorda kardiyak boşluktan geçerek
altıncı kostal kartilaja ulaşır. Sol akciğerin anterior sınırı kardiyal boşluk
tarafından daha derinden çizilmiştir. Sağ tarafta plevral refleksiyon
inferiorda dördüncü kostal kartilajdan altıncıya doğru devam eder ve yakından
sağ akciğerin anterior sınırına paraleldir. Plevral refleksiyon ve anterior
akciğer sınırının ikisi de altıncı kostal kartilajın lateralinden geçer.
Plevral refleksiyonlar midklavikular çizgiye (MCL) sekizinci kostal kartilaj
seviyesinde, onuncu kaburgaya midaksillary çizgi (MAL) seviyesinde ve on ikinci
kaburgaya skapular çizgide (SL) ulaşır; ancak akciğerin inferior marjini MCL’ye
altıncı kaburga seviyesinde, MAL’a sekizinci kaburga seviyesinde ve SL’ye
onuncu kaburga seviyesinde ulaşır. Böylece parietal plevra genellikle akciğere
iki kaburga alttan uzanır.
Akciğerin oblik fissürü
T2 vertebranın spinöz prosesinin seviyesinden anteriorda altıncı kaburga
seviyesine uzanır. Sağ akciğerin horizontal fissürü oblik fissürden dördüncü
kaburga çevresinde ve anteriorda kostal kartilajda uzanır.
Akciğer ve plevranın yüzeyel anatomisi
Hazırlayan:
Necdet Ersöz (Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi)
Referans:
Keith L. Moore, Arthur F.
Dalley, Anne M. R. Agur, Clinically Oriented Anatomy, Seventh Edition, Lippincott Williams and Wilkins,
Baltimore, 2014
Yorumlar
Yorum Gönder
Görüş, öneri, soru ve eleştirilerinizi lütfen bildiriniz. Yapıcı yorumlar değerlendirilecek; kişilik saldırıları ve üslûp hataları engellenecektir.