NÖROANATOMİ
SİNİR
SİSTEMİNİN EMBRİYOLOJİK GELİŞİMİ
Necdet
Ersöz
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Bu yazıda hem tıbbî
embriyoloji dersine hazırlık yapmak hem de nöroanatomide sinir sistemi
elemanlarının nasıl köken aldığını öğrenmek amacıyla sinir sisteminin erken
gelişim evrelerine kısaca göz atacağız. Ardından klinikte işimize yarayacak
olan klinik nöroanatomi bilgilerine gireceğiz. İlk olarak, sinir sisteminin
erken embriyolojik gelişimine genel bir pencereden bakacak; ardından her bir
kısmın embriyolojik gelişimini ayrı ayrı ve etraflıca inceleyeceğiz. Yazıda
gözlenebilecek olası tekrarlı kısımların nedeni de genelden özele doğru
gittiğimiz yazım tarzıdır. Tekrar eden yazı ve görseller çoğunlukla özel bir
öneme sahiptir ve üzerinde daha sık durulmalıdır.
Embriyoda sinir
sisteminin gelişiminden önce üç temel hücre tabakası farklılaşması görülür. En
içerideki katman olan endodermden
gastrointestinal trakt, akciğerler ve karaciğer gelişir. Mezoderm ileri safhalarda kasları, bağ dokuyu ve vasküler sistemi
meydana getirir. Üçüncü ve en dıştaki tabaka olan ektodermden ise sinir sistemi oluşmaktadır.
Gelişimin üçüncü
haftası sırasında embriyonun dorsal yüzeyinde yer alan ektoderm, primitif
(ilkel) düğüm ve bukkofarinks zarı arasındaki nöral plağı oluşturmak üzere kalınlaşır. Nörülasyon sürecinde
ortaya çıkan ilk yapı nöral plaktır. Bu nöral plakadan da longitudinal nöral oluk gelişmektedir. Nöral oluğun çeşitli DNA
süreçleri sonucunda katlanması sonucunda da nöral katlantılar (folds) meydana gelir. İleri gelişim aşamalarında
nöral katlantılar birleşir ve nöral katlantılardan bir nöral tüp gelişimi izlenir. Füzyon işlemi, nöral katlantıların orta
noktalarının yaklaşması ve temas etmesiyle meydana gelir. Bu süreçte tüp
kavitesi anterior ve posterior nöroporlar aracılığıyla
amniyotik kavite ile bağlantılı hâlde kalır.
Nöral
plak, nöral oluk ve nöral tüp oluşumu. Nöral krest hücreleri posterior root
ganglion hücrelerine, kraniyel sinirlerin duyu ganglionlarına, otonomik
ganglionlara, nörilemmal hücrelerine (Schwann hücrelerine), suprarenal medulla
hücrelerine ve melanositlere farklılaşır.
Anterior nöropor
kapandıktan (gelişimin 25. gününde) iki gün sonra posterior nöropor (gelişimin
27. gününde) kapanır. Böylece amniyon kesesi ile olan ilişki kaybedilir. Bu
şekilde normal olarak nöral tüp oluşumu 28 günde tamamlanır. Nöral tüpün sefalik bölgesi görece
geniş, kaudal bölgesi görece dardır (ensefalon ve medulla spinalis
farklanmasının primitif hâli). Sefalik kısımdan beyin vezikülleri, kaudal
kısımlardan medulla spinalis gelişir. Nörülasyonda 28 günlük embriyoya nörula denir. Bu esnada nöral tüp yüzey
ektoderminin altına çökmüş durumdadır. Nöral oluk oluşturmak için gerçekleşen
nöral plak invajinasyonu sırasında, plağın lateral marjinini oluşturan hücreler
nöral tüpte birleşmek yerine ektoderm hücreleri ve nöral tüp arasında uzanan
ektodermal hücrelerden oluşan bir bandı meydana getirir.
Ektodermden
İleri Farklanmayla Gelişen Yapılar: MSS (medulla spinalis,
serebrum, serebellum), göz retinası, PNS (çevresel sinir sistemi), kulak duyu
epiteli, göz duyu epiteli, burun duyu epiteli. (Burada sinir sistemiyle ilgili
olmayan farklanmalar belirtilmemiştir.)
A. Nöral tübün sefalik bölümde
genişleme yapması; ön beyin, orta beyin ve art beyin oluşturması. B ve C. Spinal kord bölgesinden alından
enine kesitte gelişme esnasındaki nöral tübün gözlenmesi. Nöroepitel hücreleri
ayırt edilmektedir.
Nöral kristanın
oluşumuna girmeden önce, nöral tübün sefalik ucundaki gelişme esnasındaki
beynin primer bölünmelerine göz atalım: (Nöral tübün sefalik kısım dışında
kalan ve nispeten incelen kaudal ucunun da spinal kordu meydana getirdiğinden
bahsetmiştik.)
Primer Vezikül
|
Primer Farklanma
|
Alt Farklanmalar
|
Yetişkin Yapı
|
Ön beyin vezikülü
|
Prosensefalon
|
Telensefalon ve Diensefalon
|
Serebral yarımküreler, basal
ganglionlar, hipokampus, talamus, hipotalamus, epifiz bezi, infundibulum
|
Orta beyin vezikülü
|
Mezensefalon
|
Mezensefalon
|
Tektum, tegmentum, krus serebri (beyin
ayakları)
|
Art beyin vezikülü
|
Rombensefalon
|
Metensefalon ve Miyelensefalon
|
Pons, serebellum, Medulla oblongata
|
Nöral tüpten santral
sinir sistemi gelişir. Nöral tüp ile yüzey ektodermi arasında yassı şekilli bir
nöral krest (nöral krista) oluşur.
Buradaki hücreler ventrolateral olarak (sağa-sola) nöral tübe göç edecek ve
çeşitli yapıları oluşturacaktır. Nöral
krista hücrelerini ayırt etmek zor olmaktadır. Özel işaretleme teknikleriyle
nöral krista hücrelerinin geniş bir dağılım gösterdiği ortaya konulmuştur.
Nöral
Kristadan Köken Alan Yapılar: Posterior kök
ganglionu, kraniyel sinirlerin (V, VII, IX, X. sinirler) duyu ganglionları,
otonom ganglionlar, suprarenal medulla hücreleri, Schwann hücreleri, santral
sinir sisteminin meningeal örtüleri (piameter, araknoid) ve melanositler.
(Burada sinir sistemiyle ilgili olmayan farklanmalar belirtilmemiştir.)
Nöral tüpteki altsıra
farklanmalar, bir çeşit hücre grubunun diğer hücrelerle indüktif etkileşimiyle
olur. İndükleyici faktörler, hedef hücrelerdeki gen ekspresyonunu etkiler.
Sonuç olarak en basit progenitör hücreler, nöron ve nörogliaya farklılaşır.
Burada ilginç bir nokta da, bu farklanma esnasında dönüşen müthiş sayıdaki
nöron ve nöroglianin, programlanmış
hücre ölümü süreçleriyle yok edilmesidir. Nöronların hayatta kalması ve
gelişimini destekleyen nörotrofik faktörler tanımlanması üzerine yapılan
araştırmalar bu nedenle oldukça önemli olmakta ve bu araştırmalardan elde
edilen bulgular büyük olasılıkla travmaya bağlı spinal kord inhibisyonlarında
hücre rejenerasyonlarında ya da Alzheimer gibi bazı dejeneratif hastalıkların
tedavisinde kullanılabilecektir.
Ekstra
Bilgi: Spinal kord, vertebral kolondan kısa olduğu için
spinal kord segmentleri aynı seviyedeki vertebra numalarıyla doğrudan
ilişkilendirilememektedir. Bu nedenle spinal kord segmenti-vertebra eşleşmesini
ezberlemek yararımıza olabilir. Bu bilgi radyografik çalışmalar ve MRI
çekimlerinde karşımıza çıkmaktadır.
Vertebra numaları ve
karşılık gelen spinal kord segmentleri aşağıdadır:
Vertebra
|
Spinal Segment
|
Servikal
|
Add 1
|
Üst Torasik
|
Add 2
|
Alt Torasik (7-9)
|
Add 3
|
10. Torasik
|
L1-2
|
11. Torasik
|
L3-4
|
12. Torasik
|
L5
|
1. Lumbar
|
Sacral ve koksigeal
|
Sinir sisteminin erken
embriyolojik gelişimine genel olarak göz gezdirdikten sonra, şimdi sinir
sistemi elemanlarının özelinde embriyolojik gelişimlere bakalım.
Spinal
Kordun Embriyolojik Gelişimi
Erken gelişimde nöral
tübün sefalik kısmından primitif beyin veziküllerinin geliştiğini, “kaudal”
olarak adlandırdığımız dar kısmından ise spinal kordun oluşturduğu söylemiştik.
Nöral tüp duvarları, matriks hücreleri
ismi verilen psödostratifiye (yalancı çok
katlı) kolumnar epitel hücrelerden meydana gelmiştir. Tüp kavitesinden dış
alana doğru uzanan bu yalancı çok katlı hücreler, ventriküler zon olarak adlandırılır. Bu hücrelerin nükleusları tüp
kavitesine doğru bölünmek üzere hareket eder ve hücre döngüsünün intermitotik
fazlarında perifere doğru taşınma durumundadır. Matriks hücrelerinin tekrarlı
bölünmeleri nöral tübün uzamasını ve çapının genişlemesini sağlar. Nihaî olarak
ilkin nöroblastlar gelişir ve bu
noktadan itibaren artık bölünmeler durur. Bu hücreler periferik olarak intermediate zon oluşturmak için
hareket eder. Marjinal zondaki sinir fibrilleri miyelin kazanır ve spinal
kordun ak maddesini meydana getirir.
Nöroblastlar gelişirken
matriks hücreleri ayrıca nöroglianın astrosit
ve oligodendrositlerini oluşturur.
Sonra mezenşimden köken alan mikroglia hücreleri gelişmekte olan spinal korda
kan damarları aracılığıyla göç eder. Nöral tüpte uzanan matriks hücrelerinden
de ependim hücreleri gelişir.
Ependim hücreleri santral sinir sisteminde bazı anatomik boşlukların
(omurilikteki santral kanal gibi) iç tarafını sarar. Nöral tüp kavitesi; kalın
lateral duvarları ve ince plaklarıyla dorsiventral
kleft oluşturmak üzere daralmıştır. Nöral tübün lateral duvarlarının
intermediate zonu, bazal plak olarak
bilinen geniş anterior kalınlaşma ve alar
plak adı verilen nispeten daha küçük posterior kalınlaşma meydana getirir. Bazal plaktaki nöroblastlar anterior
boynuzun motor hücrelerini oluşturacaktır. Alar plaktaki nöroblastlar ise
posterior kolondaki duyu hücrelerini meydana getirir. Bu iki motor ve duyu
plağı, sulcus limitans adı verilen
bir sulkus ile ayrılır. Tavan ve taban plaklar ince olarak kalır ve hücreler,
ependime katkıda bulunur.
Bazal plağın midlinenın
her iki tarafında da devam eden gelişimi anterior
median fissure olarak adlandırılan derin longitudinal oluğu oluşturur. Alar
plaklar ayrıca medial olarak uzar ve büyür, nöral tübün posterioruna baskı
yapar. Sonucunda tübün posterior porsiyonunun duvarları birleşir, posterior medyan septum oluşur. Nöral
tübün lümeni de santral kanal ismini
alır.
Motor
Nöronların İleri Gelişimi
Motor nöronların medyal
grupları, aksonları spinal kordun anterior yüzeyinden çıkan ve vücudun kas
sistemine ulaşan geniş multipolar hücreleri oluşturur. Şu an araştırmacıların
zihnini meşgul eden şey, gelişmekte olan nöronların sahip olduğu aksonların
orijin noktalarından spesifik hedef noktalarına nasıl ve ne şekilde
yönlendirildiğidir. Var olan kanı, aksonların gelişen ucunun çok sayıda
reseptör içerdiği ve bu reseptörler vasıtasıyla asıl hedefine vardığı
yönündedir.
Nöronların lateral
grupları, spinal kordun anterior yüzeyinden çıkan ve otonomik preganglionik
fibriller olacak olan aksonları meydana getirir. Olgun spinal kordun birinci
torasik ila üçüncü (ya da ikinci) lumbar segmentleri arasında, nöronların
lateral grupları lateral gri kolon
(boynuz) oluşturur. Buna sempatetik
çıkış (outflow) ismi verilir. Toplu olarak spinal kordun anterior
yüzeyinden ayrılan aksonlar spinal sinirlerin anterior köklerini meydana
getirir.
Duyu
Yolağında İlk Afferent Nöronların Gelişimi
Duyu yolağındaki ilk
nöronlar, spinal kordun dış tarafında lokalize olan somalara sahiptir ve bu
nöronlar, nöral krestten orijin alır. Nöral krest hücreleri gelişen spinal
kordun her bir tarafındaki posterolateral pozisyona göç eder ve hücre yığınları
oluşturacak biçimde segmentleşir. Bu yığınlardaki bazı hücreler nöroblastlara
farklanır. Her bir nöroblast periferik ve santral süreçler geliştirir.
Periferik süreçler lateral gelişerek duyu siniri fibrillerinin tipik aksonlarını
oluşturur. Santral süreçler de spinal sinirin posterior kökünü oluşturur.
Periferik süreçler spinal sinirleri oluşturmak üzere anterior köke katılır.
Bazı nöral krest
hücreleri kapsüler veya satellit hücreleri meydana getirir. Bu
hücreler ganglionlardaki unipolar sinir hücrelerinin gövdelerini kuşatır. Her
bir posterior kök ganglionu böylece unipolar nöronlar ve kapsüler hücreler
tarafından oluşturulmuş olur.
Posterior
Gri Kolonda Duyu Nöronlarının İleri Gelişimi
Alar plağa giren
nöroblastlar aynı yönde kordun marjinal zonuna (ak madde) giren prosesler
geliştirir, bu aynı zamanda ascend veya descend olabilen yüksek ya da düşük
seviyeler için de geçerlidir. Diğer sinir hücreleri taban plağı aracılığıyla
kordun karşı tarafına prosesler gönderir. Bunlar ascend veya descend olabilir.
(Tekrar)
A. Nöral tübün sefalik bölümde genişleme yapması; ön beyin, orta beyin ve art beyin oluşturması. B ve C. Spinal kord bölgesinden alından enine kesitte gelişme esnasındaki nöral tübün gözlenmesi. Nöroepitel hücreleri ayırt edilmektedir.
A. Nöral tübün sefalik bölümde genişleme yapması; ön beyin, orta beyin ve art beyin oluşturması. B ve C. Spinal kord bölgesinden alından enine kesitte gelişme esnasındaki nöral tübün gözlenmesi. Nöroepitel hücreleri ayırt edilmektedir.
Meninges
(Zar) Gelişimi ve Vertebral Kolon-Spinal Kord İlişkisi
Pia
mater, araknoit
mater ve dura mater, nöral tübü
kuşatan mezenşimden (sklerotom) gelişen sinir sistemi örtüleridir. Subaraknoit boşluk mezenşimde bir
kavite olarak görülür ve serebrospinal
sıvı (CSF) ile doludur. Ligamentum
denticulatum ise mezenşimin kondenzasyon bölgelerinden gelişir.
İntraüterin yaşamın ilk
2 ayı boyunca esasında vertebral kolon ile spinal kord hemen hemen aynı
uzunlukta görülür. Bu andan itibaren vertebral kolonun büyüme hızı, spinal
kordun uzama hızını geçer ve arada fark belirmeye başlar. Doğumda kordun
koksigeal ucu, üçüncü lumbar vertebra hizasındadır. Yetişkinlerde ise spinal
kordun aşağı ucu ilk lumbar vetebranın alt kısmıyla seviyelenmiştir.
Nöral krest hücrelerini gösteren, spinal kordun farklı gelişim evreleri. Nöral krest hücreleri bilindiği üzere duyu yolağında ilk afferent nöronları meydana getirir.
Spinal kord-vertebra
arasında, bu yapıların uzama hızları nedeniyle meydana gelen bu orantısızlık
sonucunda, spinal sinirlerin spinal kordun ilk lumbar vertebrasının altında kalan
anterior ve posterior kökleri, intervertebral foramina boyunca uygun
çıkışlarına ulaşana dek vertebral kanal üzerinden çıkar. Ayrıca koksikse temas
eden spinal kordun koksigeal ucundaki pia mater, ince fibriler iplikler
şeklinde kordun alt ucundan koksikse uzanır. Oluşturduğu bu yapıya filum terminale adı verilir. Oblik
(eğik) şekilde uzanan spinal kordun anterior ve posterior kökleri ve vertebral
kanalın alt tarafını dolduran filum terminalenin ikisine topluca cauda equina adı verilir. Cauda equina Türkçede
“at kuyruğu” anlamına gelir. Bu bölgeden, spinal kordun alt ucunun seviyesinin
aşağısından, beyin basıncının düşürülmesi, ve çeşitli nörolojik analizler
amacıyla omurlar arasından serebrospinal sıvı alımı işlemi olan lumbar punktur (spinal tap) gerçekleştirilir.
Dördüncü ayda uzuvların
ve ayrıca duyu ve motor nöronlarının gelişimi sonucunda spinal kordun servikal
ve lumbar bölgelerinde bir genişleme görülür.
Ensefalonun
Embriyolojik Gelişimi
Nöral tüp kapandığında,
üç önemli primer vezikül olan ön beyin vezikülü (forebrain vesicle), orta beyin
vezikülü (midbrain vesicle) ve art beyin vezikülü (hindbrain vesicle)
gelişimlerini tamamlamıştır. Ön beyin vezikülü prosensefalonu, orta beyin
vezikülü mezensefalonu ve art beyin vezikülü de rombensefalonu oluşuracak
şekilde ileri safhalarda gelişir. Burayla ilgili tablo önceden yukarıda
verilmiştir.
Beşinci haftaya dek ön
beyin ve art beyin vezikülleri iki sekonder veziküle daha bölünür. Ön beyin
vezikülü, primitif serebral hemisferler olan telensefalonu ve optik bölge olan
diensefalonu oluşturur. Art beyin vezikülleri de ileride pons ve serebellumu
meydana getirecek olan metensefalona ve medulla oblongatayı oluşturan
miyelensefalonu meydana getirir. Primitif veziküllerin gelişip beyin kısımlarını
oluşturmak üzere şekillenmeye başlamasıyla birlikte, doğal oalrak beyin
içerisindeki ventriküller de belirginleşmeye başlar. Her bir serebral
hemisferin oluşturduğu ventriküllere lateral
ventrikül adı verilir. Diensefalon kavitesi de üçüncü ventrikül olarak bilinir. Orta beyin kavitesi da serebral aküadük veya Silvius aküadükü adını alır. Bu yapı
üçüncü ventrikül ile dördüncü ventrikülü bağlar. Art beyin vezikülleri de dördüncü ventrikülü meydana getirir.
Lateral ventriküller iki adet iken, üçüncü ve dördüncü ventriküller birer
tanedir. Lateral ventriküller,
interventriküler foramina (Monro deliği)
aracılığıyla üçüncü ventriküle açılır. Ventriküler sistem ve spinal kordun
santral kanalı ependim hücreleriyle belirlidir serebrospinal sıvı ile doludur.
Erken fazlarda ventriküler sistem içerisindeki serebrospinal sıvı subaraknoid
boşluk ile bağlantılı değildir. Olgun dönemde serebrospinal sıvı, subaraknoid
boşluğa açılır.
Gelişimin erken
evrelerinde yassı disk benzeri bir yapıda olup doğal olarak nöral tüp de
düzdür. Sonradan bu nöral tüpten baş ve kuyruk kısmının gelişmesine paralel
olarak nöral tüp kıvrılmaya başlar.
Ön
beyin ve art beyin farklanmaları.
Medulla
Oblongatanın Gelişimi (Miyelensefalon, Omurilik Soğanı)
Art beyin
veziküllerinin duvarları başlangıçta nöral tüpte tipik bir organizasyon
gösterir: bazal plak denen anterior
kalınlaşmalar ve alar plak adı
verilen posterir kalınlaşmalar. Bu yapılar birbirinden sulcus limitans adı verilen adı verilen bölge ile ayrılmaktadır. Gelişim
seyrinde, alar plaklar, bazal plağa lateral uzanacak şekilde bir form oluşur.
Bazal plak nöronları IX, X, XI ve XII. kranial sinirlerin motor nükleuslarını
oluşturur ve sulcus limitansın medialinde olacak şekilde, dördüncü ventrikülün tabanına
lokalizedir. Alar plak nöronları V, VIII, IX ve XII. sinirlerin duyu
nükleuslarını, gracile ve cuneate nükleusu oluşturur. Alar plağın diğer
hücreleri de ventrolateral olarak göç ederek olivary nükleusları şekillendirir.
Taban plak ince ependim
hücre tabakasından oluşup gergin bir hâldedir. Taban plağın dış yüzeyiyle bir
temas hâlinde uzanan vasküler mezenşim pia mater örtüsünü meydana getirir ve bu
saydığımız iki layer birlikte tela
choroidea adı verilen yapıyı oluşturur. Tela choroideanın vasküler
püskülleri koroid pleksus oluşturmak üzere dördüncü ventrikül içinde uzanır.
Dördüncü ve beşinci aylar arasında taban plağın lokal resorpsiyonları oluşur ve
bunlar Luschka deliği ve Magendie
deliğini meydana getirir. Bu önemli delikler serebrospinal sıvının
ventriküller ve subaraknoid mesafede dolaşımına olanak sağlar.
Medulla
oblongatanın gelişimi
Taban plağı darlaşır ve
medyan sulkus bölgesini
şekillendirir. Medullanın anteriorundaki marjinal layerda serebral korteksin
motor bölgesinin nöronlarının descending (inen) aksonları belirgin bir kabartı
şeklindedir ve buna piramid denir.
Ponsun
Gelişimi (Metensefalonun Ventral Kısmı)
Pons, metensefalonun
anterior kısmından köken alır; fakat ayrıca miyelensefalonun alar kısmına ait
olan hücreler de pons oluşuma katkıda bulunur.
Metensefalonun anterior kısmından ponsun gelişimi
Bazal plağın nöronları
bazı kranial sinirlerin (V, VI ve VII) motor nükleuslarını şekillendirir. Her
bir alar plağın ventromedyal kısmının nöronları da V. kranial sinirin esas duyu
nükleusunu, VII. kranial sinirin (fasiyal) duyu nükleusunu ve VIII. kranial
sinirin vestibüler ve kohlear nükleusunu şekillendirir. Ayrıca pontine
nükleuslarının oluşumu da pontin
nükleusunun (griseum pontis)
oluşumunu da sağlar. Pontin nükleusunun aksonları transvers olarak uzar ve
gelişen serebellumun karşı tarafına giriş yapar; böylece transverse pontin fibrilleri ve orta serebellar pedinkül meydana gelmiş olur.
Serebellum
(Metensefalonun Posterior Kısmı)
Serebellum
metensefalonun alar plağının posterior kısmından oluşur. Her bir tarafta alar
plaklar rombik dudakları oluşturmak
üzere medial olarak bağlanır. Dudaklar kaudal olarak dördüncü ventrikülün tavan
plağını meydana getirir ve serebellumu oluşturmak üzere midlinedan birleşir.
Gelişimin 12. haftasından itibaren küçük midline porsiyonu olan vermis ve cerebellar hemisferler gözlenebilir. Dördüncü ayın sonunda
serebellum üzerinde fissürler gelişir ve folyumlar dereceli olarak görülmeye
başlar.
Ventriküler alandaki
matriks hücrelerinden orijin alan nöroblastlar serebellum yüzeyine doğru göç
eder ve eninde sonunda serebellar korteks oluşumunu sağlayan nöronları meydana
getirir. Diğer nöroblastlar ventriküler alana yakın bir konumda kalır ve
“dentate” adı verilen yapılar ile derin serebellar nükleuslara farklanır. İleri
gelişimle beraber, bu nükleusları oluşturan nöronların aksonları ön beyne
ulaşmak için mezensefalon yönünde büyür ve bu fibriller superior serebellar
pedinkülün büyük kısmını meydana getirir. Sonra, pontoserebellar fibriller ve
kortikopontin fibrillerin aksonlarının gelişimi serebellumla birlikte serebral
kortekse ulaşır ve böylece orta serebellar pedinkül meydana gelir. İnferior
serebellar pedinkül ise büyük oranda spinal kordun, vestibüler nükleusların ve
olivary nükleusların duyu aksonlarının gelişimiyle oluşturulur.
Serebellumun
gelişimi
Sagittal
kesitte serebellumun gelişimi
Orta
Beynin Gelişimi (Midbrain, Mezensefalon)
Mezensefalon, orta
beyin veziküllerinden gelişir. Buradaki kavite serebral aküadük ya da diğer ismiyle Silvius aküadükü oluşturmak üzere incelmiştir. Gelişmekte olan
spinal kordda da görülebileceği üzere sulkus
limitans alar plak ve bazal plağı birbirinden ayırır. Bazal plaktaki
nöroblastlar III. ve IV. Kranial sinirlerin nükleusunu, kırmızı nükleusu,
substantia nigrayı ve retiküler formasyonu oluşturacak olan nöronlara
farklılaşır. Her bir bazal plağın marjinal zonu gözle görünür bir şekilde
genişler ve böylece kortikopontin, kortikobulbar ve kortikospinal traktları içeren basis
pedinkül oluşur. İki alar plak ve orijinal taban plağı birlikte tektumu meydana getirir. Alar plaktaki
nöroblastlar, superior ve inferior kollikulusların duyu nöronlarına farklanır.
Dört kollikulusu gösteren dört şişkinlik, midbrainin posterior yüzeyinde
görünür. Superior kollikuluslar görsel reflekslerle ilişkili iken inferior
kollikuluslar işitme refleksleriyle alakalıdır.
İleri gelişimde, IV. Kranial sinirin
fibrilleri midbrainin posterior yüzeyinde ortaya çıkar ve superior medullary
velumda çaprazlanır. III. kranial sinirin fibrilleri serebral pedinküllerin
arasındaki anterior yüzeyde ortaya çıkar.
Midbrain
gelişim evreleri
Ön
Beyin (Prosensefalon)
Ön beyin, ön beyin
veziküllerinden gelişir. Taban ve tavan plaklar ince kalırken lateral duvarlar
kalınlaşır. Erken evrelerde optik
vezikül adı verilen bir lateral divertikulum ön beynin her iki tarafında da
belirir. Bu optik veziküle rostal uzanan ön beyin kısmı da telensefalondur. Ön
beynin büyük bir kısmını telensefalon oluşturur. Ön beynin telensefalon dışında
kalan bölgesi de diensefalonu meydana getirir. Optik vezikül ve stalk,
gelişimin sonlarına doğru retina ve optik siniri meydana getirir. Telensefalon,
serebral hemisferlerin her bir tarafında bir lateral divertikulum geliştirir ve
kavitesi lateral ventrikül adını
alır. Üçüncü ventrikülün anterior kısmı da telensefalonun medyali tarafından
şekillendirilir ve lamina terminaliste (nöral tübün rostral ucu) biter.
Diensefalonun
Gelişimi
Diensefalon kavitesi
üçüncü ventrikülün büyük kısmını oluşturur. Tavanı midbrainin anteriorunda bir
divertikül gösterir ve bu divertikül, epifizi (pineal body) meydana getirir. Tavanın geri kalan kısmı da üçüncü
ventrikülün koroid pleksusunu şekillendirir. Üçüncü ventrikülün lateral
duvarlarında talamuslar (2 adet) yer
alır. Talamus’un posteriorunda, lateral
genikülat çekirdekler gelişir. İki talamusun devam eden gelişiminde ventriküler
alan daralır, hatta bazı bireylerde iki talamus midlineda birleşebilir ve
intertalamik bağlantı meydana getirir.
Alar plağın alt kısmı
pek çok hipotalamik nükleusa farklılaşır. Bunlardan biri hipotalamusun inferior
yüzeyinde göze çarpar ve midlinenın her iki yanındaki şişlikler olarak mammillary body oluşturur.
Ön
beynin telensefalon ve diensefalon oluşturacak şekilde farklanması
İnfundibulum
diensefalonun tabanından bir divertikulum olarak gelişir, stalk ve hipofizin pars
nervosa yapısını oluşturur.
Telensefalonun
Gelişimi
Telensefalon, üçüncü
ventrikülün anterior ucunu oluşturur. Bu bölge lamina terminalis ile sonlanır.
Serebral
Hemisferler
Her bir serebral
hemisfer, gelişimin beşinci haftasında görülmeye başlar. Bu dönemde superior
olarak uzar, duvarları kalınlaşır ve interventriküler foramen de küçülür.
Serebral hemisferler arasındaki mezenşim falks
serebriyi meydana getirir. Gelişim devam ederken, serebral hemisferler
büyür ve ilk olarak anteriorda frontal
lobları oluşturur. Ardından lateralde ve superiorda parietal lobları ve son olarak posteriorda ve inferiorda oksipital ve temporal lobları meydana getirir. Bu gelişimin sonucu olarak
hemisferler orta beyni ve art beyni kuşatır.
Serebral hemisferin
medyal duvarı ependim hücreleri tarafından şekillendirilir. Bu alan vasküler
mezoderm tarafından invajine edilir.
Serebral
hemisferin diyagramatik koronal kesiti. Üçüncü ve dördüncü lateral
ventriküllerde gelişen koroid pleksuslar görülmektedir.
Yukarıdaki
diyagrama ek olarak talamuslardaki caudate ve lentiform nükleusları
gösterilmiştir. Ascending ve descending sinir traktları internal kapsülü
oluşturmak amacıyla boz maddeden geçer.
Serebral hemisferin
oksipital lobu serebelluma tentoryum serebelli oluşturan mezenşim tarafından
ayrılır. Bu sırada ön beyin veziküllerinin tabanında uzanan matriks hücreleri çoğalır
ve çok sayıda nöroblast üretir. Bu yapıların gelişimi ile corpus striatum oluşur. Sonra da bu yapı ikiye ayrılır: dorsomedyal
porsiyon (caudate nükleus) ve ventrolateral porsiyon (lentiform nükleus). Lentiform
nükleus lateralde putamen ve medyalde
globus pallidus oluşturur. Her bir
serebral hemisfer büyürken, hemisferlerin medyal tarafı diensefalonun lateral
duvarlarına yaklaşır ve caudate nükleus
ile talamus yakın bir kontağa girer.
İleri longitunidal
kalınlaşma ön beyin veziküllerinin duvarlarında gerçekleşir ve bu kalınlaşma
lateral ventrikülde bir çıkıntı yapar. Oluşan yapıya hipokampüs denir.
Serebral hemisferde bu
çeşitli gri madde oluşumları gelişirken, sinir sisteminin farklı bölgelerinde
olgunlaşan nöronlar kortekse ya da korteksten aksonlar gönderir. Bu aksonlar
ascending (çıkan) ve descending (inen) yolları (trakt) meydana getirir. Beyinde
bu inen ve çıkan traktların oluşturduğu kompakt yapıya internal kapsül adı verilir. Ascending ve descending traktlar
talamus ve caudate nükleus arasından ve lentiform nükleusun lateralinden geçer.
Eksternal kapsül ise birkaç kortikal projeksiyon fibrillerinden meydana gelir
ve bunlar lentiform nükleusun lateralinden geçer.
Serebral
korteks gelişimi
Serebral
Korteks
Serebral hemisferler
gelişirken sulcuslar tarafından berirgin hâle getirilmiş giruslar görünür.
Lentiform nükleusu çevreleyen korteks, insula
adı verilen fiks bir alan olarak kalır. Sonra bu bölge lateral sulcusta gömülü
duruma gelir; bunun nedeni de hemisferlerdeki temporal, parietal ve frontal
lobların hızlı bir büyümesidir.
Serebral hemisferin
kavitesinde bulunan matriks hücreleri çok sayıda nöroblast ve marjinal zona göç
eden nöroglia hücrelerini üretir. Kalan matriks hücreleri de son olarak lateral
ventriküllerde uzanan ependimi şekillendirir. 12. Haftada nöroblastların göçü
nedeniyle korteks tabakası hücreler bakımından zengindir. Burada nöroblastlar
farklılaşır ve stratifiye görünüşe sahip oldukları kabul edilir. Bu görüşünün
nedeni gelen ve giden liflerdir. Korteksin farklı bölgeleri ileri
farklanmalarda spesifik hücre tiplerine bürünür ve böylece motor korteks çok
sayıda piramidal hücre içerirken
duyu alanları da sıklıkla granüler
hücrelerle karakterizedir.
Kommissürler
Nöral tübün sefalik ucu
olan lamina terminalis iki serebral
hemisfer arasında bir köprü görevi görür ve sinir liflerinin bir hemisferden
diğerine geçişini sağlar.
Anterior
kommissür, gelişim esnasındaki ilk kommissürdür. Lamina
terminaliste uzanır ve korteksin tembral lobu ile olfactory soğanı bağlar.
Forniks
ikinci kommissürdür ve her bir hemisferde hipokampüs ile korteksi bağlar.
Korpus
kallosum üçüncü, en büyük ve en önemli kommissürdür. Her iki
tarafın frontal lobunu ve parietal lobunu kendi aralarında bağlar. Korpus
kallosumun büyüklüğü, içerdiği fibriller nedeniyle artış gösterir ve bir kambur
çizerek oluşmakta olan üçüncü ventrikülün tabanına ulaşır. Lamina terminalisin
geri kalanı korpus kallosum ve forniks arasında uzanır ve septum pellucidumu meydana getirir. Optik kiazma ise lamina
terminalisin inferior bölgesinde şekillenir ve retinanın medyal yarısından
gelen sinir fibrillerini içerir. Bu fibriller midline bölgesini çapraz geçer ve
karşı taraftaki optik trakta ulaşır. Bu esnada da lateral geniculate body ve superior
colliculusu geçer.
Santral
Sinir Sisteminde Miyelinasyon Süreci
Santral sinir
sistemindeki miyelin kılıf, nöroglia hücrelerinden oligodendrositler tarafından
sentezlenir. Spinal korddaki miyelinleşme ise ilk olarak servikal bölgesinden
başlar ve ardından bu bölgeden kaudale doğru uzanır. Miyelinasyon süreci kordda
gelişim yaklaşık dördüncü ayında başlar ve bu süreçten ilk olarak duyu lifleri
etkilenir. Son miyelinleşen fibriller ise descending motor fibrilleridir.
Beyindeki miyelinleşme
fetal yaşamın altıncı ayında başlar; fakat basan ganglion bölgesindeki
fibrillerde durur. Sonra spinal korddan gelen miyelinlenir; ancak bu süreç
yavaş işler. Sonuç olarak doğumda beyin tümüyle hâlâ miyelinlenmemiş olarak
kalır. Yenidoğanlarda serebral fonksiyonlar çok kısıtlıdır. Bu sınırlı işlevlere
örnek olarak respirasyon, emme ve yutkunma verilebilir. Doğumda, fetal süreçte edinilmiş
reflekslerin hepsi yaşamsaldır. Doğumdan sonra kortikobulbar, kortikospinal,
tektospinal ve kopontoserebellar lifler ilk olarak miyelinlenir. Miyelinasyon
süreci elbette ki rastgele olmayıp bir sistematiğe tabidir. Belirli zamanlarda
belirli sinirler miyelinlenir. Örneğin kortikospinal fibriller doğumdan sonra
altıncı ayda miyelinlenmeye başlar ve bu süreç ancak ikinci yaşta bütünüyle
tamamlanır. Bazı sinirlerin puberteye kadar miyelinlenme süreçlerinin
tamamlanmadığı düşünülmektedir.
KLİNİK
SİNİR EMBRİYOLOJİSİ
Bu kısımda, şu ana dek
sinir sistemi embriyolojisinde gördüğümüz temel bilgileri klinikle
birleştireceğiz.
Konjenital
Anomaliler
Hem teorik hem pratik
olarak sinir sisteminin her bölgesinde, gelişim esnasında bir gelişim bozukluğu
görülmesi mümkündür. Bu gelişimsel defektler, kendilerini çok sayıdaki işaret
ve semptomla gösterir. Bu kısımda sadece yaygın santral sistemi anomalilerine
değinilmiştir.
Spina
Bifida
Spina bifidada
vertebralardan biri ya da birden fazlasında bir gelişimsel bozukluk görülür. Bu
durum sıklıkla alt torasik, lumbar ve sakral bölgelerde meydana gelir. Bu
defekt altında zarlar ve spinal kord çeşitli derecelere katılabilir veya
katılmayabilir. Bu durum yüzey ektodermi ile nöral tüp arasında olan mezenşimin
gelişimsel bozukluğu sonucunda gelişir. Spina bifida tipleri aşağıda
açıklanmıştır:
Spina bifida occulta:
Omurların bir veya daha fazlasının (genellikle lumbar bölge) omurga ve
arklarının bulunmaması sonucu vertebral kanal posteriorda açık bir şekildedir. Spinal
kord ve sinir kökleri çoğunlukla normaldir. Defekt bölgesi postvertebral
kaslarla çevrelenmiştir; bu nedenle dışarıdan görülemez. Defekt üzerinde küçük
bir tümör ya da bir saç birikintisi olabilir. Defekt, vertebral kanalın X-ray
cihazı ile taranmasıyla tanılanır.
Meningocele:
Spina bifida occultada izlenen duruma ek olarak deri altında, içerisi
serebrospinal sıvı ile dolu olan kistik bir şişme görülür. Spinal kord ve
sinirler çoğunlukla normaldir.
Meningomyelocele:
Normal bir spinal kord ya da cauda equina meningeal sacda uzanır. Ancak spinal
kord ya da sinir kökleri iç kısımda yer alacakları yerde, dışarıya doğru
genişlemiş olan zarın hemen alt kısmına yapışık hâlde yer alır.
Myelocele: Defekt
bölgesinde nöral tüp kapanmaması problemi söz konusudur. Yüzeyde henüz
kapanmamış, gelişimini tamamlayamamış bir nöral tüp çıkıntısı uzanır. Bu
durumda santral kanal serebrospinal sıvıyı dışarıya boşaltır.
Syringomyelocele:
Bu bozukluk ender görülür. Meningomyolecelenin varlığına ek olarak spinal
kordun santral kanalı gözle görünür bir biçimde genişlemiştir.
Spina bifida occulta,
spina bifida rahatsızlıkları içerisinde en yaygın görünendir. Ardından
myelocele gelir ve bunlar, infantların ölümüyle sonuçlanır. Eğer doğan çocuk
canlı ise, yüksek olasılıkla spinal kord enfeksiyonu nedeniyle birkaç gün
içerisinde kaybedilir. Spina bifida occulta defektlerinin pek çoğu için bir
tedavi gerekmez. Meningocele ise, doğumdan sonraki birkaç gün içerisinde
mutlaka cerrahî bir operasyonla alınmalıdır. Meningomyelocele hastaları da
cerrahî işlemle tedavi edilebilmektedir. Eğer spina bifida kesesi açıksa, spinal
kord ve sinir kökleri kolaylıkla olması gereken bölgeden uzaklaşabilir; bu
nedenle dikkatlice vertebral kanal içerisine lokalizasyonları sağlanmalıdır. Gelişen
tıbbî teknolojiler sayesinde artık spina bifidaya sahip pek çok infant hayatta
kalmaktadır. Ancak ne yazık ki, yaşam boyu fizikî ve mental engellere sahip
olabilmektedir. Nörolojik bozukluklar aynı zamanda uzuvların deformasyonuna, iç
organların işlevinde bozulmalara ve seksüel disfonksiyonlara neden
olabilmektedir.
Lumbosacral
bölgede meningocele gelişmesi
Hidrosefali
Hidrosefali, beyin
bölgesinde serebrospinal sıvı hacminin anormal artışıdır. Bu durum spina bifida
ile ilişkili olabilir. Hidrosefali serebral aküadükün stenozu ya da daha yaygın
olarak yetersiz ve küçük tübüller nedeniyle meydana gelir. Diğer neden ise,
aküadük çevresinde nörogliaların aşırı büyümesidir. İnterventriküler foramenin,
Magendie veya Luschka foramenlerinin gelişimindeki bozukluklar da önemli klinik
nedenler olabilir.
Spina bifida ile
birlikte gelişen hidrosefalide Arnold-Chiari
fenomeni de görülebilmektir. Bu malformasyonda beyin ve omuriliğin
birleştiği kafa bölgesinde olan doğumsal bir defekt vardır. Dört tipi
belirlenmiştir. Nedeni tam olarak belirlenememekle birlikte, fetal gelişim
esnasında zararlı bir maddenin alımı veya genetik geçişli bir problemin bu
malformasyona neden olabileceği söylenmektedir.
Hidrosefali doğumdan
önce gelişebilir. İlerleyen safhalarında doğuma engel teşkil edebilir. Anormal
derecede büyüyen kafa nedeniyle ilk birkaç ay içerisinde fark edilir. Kraniyal
süturlar belirgin vaziyette ayrılmış; anterior fontanel genişlemiştir. Kafa
damarları şişmiştir ve gözler çoğunlukla aşağıya bakar. Bunlara birlikte,
kranial sinir paralizleri de yaygındır. Beyin vezikülleri de belirgin bir
biçimde açılmıştır. Serebral fonksiyonlar korunmakla birlikte, özellikle motor
fonksiyonda görevi olan traktlar hasar görür.
Fetus henüz uterusta
iken sonografi ile tanı koyulursa, beyin ventriküllerinden prenatal bir ameliyat
mümkün olabilir.
Hidrosefali.
Anormal kafa boyutları göze çarpmaktadır.
Anensefali
Anensefalide beynin
büyük bir kısmı ve kafatasının üst bölgesi yoktur. Bir çeşit nöral tüp
defektidir ve konjenitaldir. Nöral tübün gelişiminde tübün rostal ucunda bir
bozukluk meydana gelir ve sonucunda bu bölgedeki kavite açık kalır. Normal
nöral dokuda kalın duvarlara sahip vasküler kanallar bulunmaktadır.
Anensefalide ise gözler bulunmasına rağmen optik sinir yoktur. Bu bozukluk spinal
kordu da kapsar, nöral tüp servikal bölgede açık kalabilir. Anensefali,
doğumdan önce X-ray cihazları ya da sonografi tekniğiyle tanınır. Bebekler
canlı doğmasına rağmen, hemen hepsi kısa bir süre içerisinde ölürler.
Folik
Asitle Nöral Defektlerden Korunmak
Nöral tübün gelişimi ve
kapanması, normal koşullarda 28 günde tamamlanmalıdır. Pratik olarak bunun
anlamı, esasında birçok kadının hamile olduklarını bildikleri bir zaman
diliminde nöral defektlerin gelişmesidir.
Pek çok klinik
araştırma, çevresel ve genetik faktörlerin nöral tüp gelişiminde birlikte yol
oynadığını göstermektedir. Düşük sosyoekonomik olanaklara sahip olan gruplarda
nöral tüp defektlerinin çok daha sık görülmesi, beslenme koşullarının bu tip
defektlerin meydana gelip gelmemesinde önemli bir etken olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu beslenme faktörlerinden biri de folik asittir. Birçok çalışma, günlük 4000
mg kadar folik asit alan hamile kadınların, almayanlara göre nöral defekt
bakımından çok daha sağlıklı yavrular dünyaya getirdiğini ve 400 mg kadarlık
günlük folik asit alımının, bu tip defektlerden koruduğunu söylemektedir. Bu
tip çalışmalardan elde edilen olumlu bulgular, nöral defektlerin genetik ve
biyokimyasal özelliklerine yönelik ileri çalışmaları desteklemektedir. Amerika’da
birçok hekim, hamile kadınların diyetine folik asit ilavesi yapmaktadır.
Anensefali
Embriyonik
Kök Hücreler ve Nörolojik Hastalıkların Tedavisi
Embriyonik kök
hücreler, neredeyse tüm olgunlaşmış hücre tiplerine farklanma potansiyeline
sahip olan hücreler olup bu farklanmalar içerisinde sinir sistemi de dâhildir. Embriyonik
kök hücrelerin başarılı bir şekilde transplantasyonu Parkinson hastalığı, bazı
motor nöron hastalıkları ve spinal kord hasarlarında hayvan modeller üzerinde
gerçekleştirilen çalışmalarda mümkün olmuştur. Yapılan çalışmalar, bilim
insanlarının ve hastaların embriyonik kök hücrelerden beklentilerini
artırmaktadır. Her ne kadar ileriye dönük olumlu bazı beklentiler olsa da,
embriyonik kök hücrelerin kullanımı birtakım etik problemleri de ortaya
çıkarmaktadır.
Embriyonik kök
hücreler, blastokistlerin inner (dâhilî) hücre kitlelerinden elde edilir. Blastokist,
embriyonun henüz rahim duvarına yapışmadan önceki gelişim safhasıdır (5 günlük).
İnsan embriyonik kök hücreleri başarılı olarak ilk kez 1998 yılında yapılan bir
çalışmayla elde edilmiştir. Elde edilen ilk iç hücre kitleleri ardından
laboratuvar koşullarında kültüre edilmiştir. Kök hücreler üzerine önemli
başarılar elde edilmesine rağmen, kök hücrelerle nörolojik hastalıkların tedavi
edilmesine üzerine çalışmaların ne denli yoğunlaşması gerektiği ve bu çalışmalardan
elde edilebilecek verimin oranı tartışmalıdır.
Hazırlayan:
Necdet Ersöz (Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi)
Kaynaklar:
1.
Elliott
L. Mancall, David. G. Brock, GRAY’S Clinical Neuroanatomy The Anatomic Basis for Clinical Neuroscience
2.
Richard
S. Snell, Clinical Neuroanatomy
Yorumlar
Yorum Gönder
Görüş, öneri, soru ve eleştirilerinizi lütfen bildiriniz. Yapıcı yorumlar değerlendirilecek; kişilik saldırıları ve üslûp hataları engellenecektir.