Ana içeriğe atla

Darwin Öncesi Evrim – 1: Evrim Düşüncesinin Kökleri, Antik Yunan Öncesinde Evrim Fikirleri ve İlkel Evrimsel Düşüncelerin Evrimsel Biyolojiyle Durumu

EVRİM TARİHİ
Darwin Öncesi Evrim – 1
Evrim Düşüncesinin Kökleri, Antik Yunan Öncesinde Evrim Fikirleri ve İlkel Evrimsel Düşüncelerin Evrimsel Biyolojiyle Durumu
Yazarlar: Necdet Ersöz (Evrimsel Tıp Ekibi)
Düzenleme: Necdet Ersöz (Evrimsel Tıp Ekibi)
Özet
Bu makalede, evrim düşüncesinin tarihsel arka planına bir giriş yapılacaktır. Bu amaçla, özellikle son yüz yılda edindiğimiz modern evrimsel biyoloji bilgilerimizi nasıl kazandığımıza değil, salt “evrim” fikrinin, insanlığın düşünce tarihindeki ilk konumuna değinilecek, felsefe tarihindeki yeri belirlenecektir. Evrimsel düşünce, şu anda sahip olduğumuz evrimsel biyoloji literatüründen çok daha öncesine uzanmakta ve ilk ortaya atılış şekli, bilimsel olmaktan uzak, daha çok felsefî bir düşünce tarzıdır. Evrim, sanılanın aksine Charles Darwin’den çok daha önce de savunulmuştur. Zamana bağlı bir değişimdönüşüm ve devinim anlamlarında genel bir şekilde kullanılabilen “evrim” sözcüğü, köklerini sistematik-aksiyomatik felsefenin Antik Yunan’da doğduğu dönemlerden, hatta onun daha öncesindeki bazı düşünce ekollerinden almaktadır. Ancak, hiçbir suretle modern evrimsel biyoloji öncesinde veya dışında kalan evrim fikirleri, evrimsel biyolojiyi yanlışlamak ya da ona destek olmak amacıyla kullanılamaz; evrimsel biyoloji dışında kalan evrim düşünceleri bilimsel olmaktan uzak olup tarih içerisinde kendilerine getirilen eleştiriler evrimsel biyolojiden bağımsızdır.
İçerik
Evrimsel biyoloji, günümüz biliminin modern açıklamalara sahip, moleküler ve makroskobik düzeylerde kanıtlarla giderek güçlenen bir dalıdır. Biyolojinin birleştirici ve bütünleştirici teması evrimdir. Yalnızca biyoloji alanında değil; tıp, diş hekimliği, kimya, sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi insanı ve komple canlılığı odağına alan tüm bilimlerde evrimsel düşünce, bilim insanları ve araştırmacılara geniş bir perspektif kazandırmaktadır. Evrimsel biyolojiye zemin hazırlamış; zaman içerisindeki değişimi, dönüşümü ve hareketi ifade eden bir kavram olarak evrim kavramı, Charles Darwin’in ortaya koyduğu evrim açıklamalarından ve evrimsel biyolojiden çok daha önce de vardır.
Evrim fikrinin tarihimizdeki kökenini araştırdığımızda, Antik Yunan dönemine dek gidebilmekteyiz. Ancak, yaygın bir şekilde felsefenin, düşüncenin ve birtakım bilimsel gelişmelerin tarihinin Antik Yunan’dan başlatılması geleneğinin aksine, felsefe de düşünce etkinlikleri de Antik Yunan dönemiyle birlikte başlamamıştır. Sistemli ve rasyonel düşüncenin doğuşunu, akademik çalışmalar içerisinde Antik Yunan’da göstersek dâhi, bu durum Antik Yunan döneminden önce bu tip düşüncenin var olmadığını kanıtlamaz. Bu nedenle, evrim fikrinin köklerini Antik Yunan’dan önce de bulmak mümkündür. Örneğin, Antik Yunan medeniyetinden önce var olan Eski Mısır ve Babil uygarlıklarında evrimsel görüşlere rastlamaktayız. Pek çok yönden, kendinden sonra gelen medeniyetlerin düşünce tarzlarını etkileyen Mısır ve Babil uygarlıkları, evrim fikrinin doğduğu medeniyetlerdendir. Aynı şekilde Mezopotamya medeniyeti içerisinde önemli bir konuma sahip olan Sümer uygarlığının düşünce yapısında ve o dönem varlıklarını sürdürmüş, canlılığın ve her şeyin birtakım ilkel formlarına rastlamamız olasıdır.
Antik Mısır ve Babil Uygarlıklarında Evrim Fikrinin Kökenleri
Antik Mısır ve Babil Uygarlıkları dönemlerinde evrene, varlığa, insanlığa ve canlılığa dair birtakım yaratılış efsaneleri ortaya çıkmış olup bu efsanelerin bazı noktalarında bize evrimsel değişimi anımsatacak ifadeler mevcuttur. Fakat tahmin edilebileceği üzere bu tip yaratılış efsanelerinin çoğunluğunun içerisinde, bugün anladığımız manasıyla, yani hiçbir şekilde doğaüstü ya da fizik kurallarının getirdiği koşullar hâricindeki bir koşula gereksinim duymadan gerçekleşen bir değişimin yer aldığını söylemek zordur. Örneğin Antik Mısır ve Babil efsanelerinin bazılarında yeryüzü ve yaşam, ilkel olarak adlandırabileceğimiz kaos içerisindeki bir sudan (denizden) gelmekte olup bir genelleme şeklinde her şeyin ilk hâli düzensizlik ya da kaostur. Bu kaosa “Nun” adı verilir. Bu düzensizliğin kaynağı da bir çeşit güç ya da Tanrıdır ve bu kaos ortamından düzene geçiş, yani canlılığın varoluşu bu gücün isteğiyle gerçekleşmiştir. Ancak bu gücün bir kendiliği ya da bilinci olmayıp bu hamleyi belli bir bilinçle yapmamıştır. Her şeyin sudan gelmekte olduğu fikri, sonraki dönemlerde farklı medeniyetlerin düşüncelerini de etkilemiştir. Canlılığın suda başladığı düşüncesi, bugün bilimsel çalışmalar altında savunulan kimyasal evrim ve abiyogenez fikirleri çerçevesinde kabul edilse de bu modern kabulün, ilkel dönemdeki gibi bir başlangıç olmadığı kesindir. Fakat, kaotik evrende bilinçsiz bir gücün canlılığa sebep olduğu fikri, doğaüstü güçleri gereksinmeyen ve spontane bir şekilde gerçekleşmiş olan canlılığın evrimini bizi çağrıştırmaktadır. Zira bugün biyokimya bilimi içerisinde canlılığın başlangıcını incelediğimizde, yaşamın günümüzden yaklaşık 4 milyar yıl önce, okyanus içerisinde yüz milyonlarca yıl süren bir kimyasal evrim geçirerek inorganik bileşenlerden organik bileşenlerin oluşması yoluyla başlamış olduğunu görüyoruz. Eski uygarlıklarda bu denli uzun bir süreçten ya da inorganik-organik ayrımından bahsedilmese de bu fikre yakın görüşler veya mitler dile getirilmiştir. Fakat bugün bu mitleri ciddiye almak imkânsız olup evrimsel biyoloji veya modern bilim lehine kullanmak gereksiz ve bilim dışı bir çaba olacaktır.
Sümer ve Diğer Mezopotamya Uygarlıklarında Evrim Fikrinin Kökenleri
Sümerler ve Mezopotamya çevresinde yaşamış diğer önemli uygarlıklar, düşünce tarihimizin başlangıcında çok önemli bir konumda bulunur. Evrenin yaratılışına, canlılığın oluşumuna ve doğaya yönelik birçok efsanenin kökeninde Mezopotamya uygarlıklarının düşünce tarzlarını, dinlerini, inanışlarını ve kültürlerini buluruz. Bu çerçevede evrimsel düşüncenin köklerini bu Mezopotamya medeniyetlerinde de aramak oldukça makuldür. Zira insanlık tarihinde ortaya atılmış en önemli yaratılış mitlerine bu bölgelerde rastlıyoruz. Buna örnek olarak Sümerlerin ortaya koymuş olduğu, dünyanın ilk efsaneleri Yaratılış ve Gılgamış efsanelerini verebiliriz. Sümer mitolojisi, büyük bir oranda efsaneler çevresinde biçimlenmiştir. Sümer mitolojisine göre insan ve evrenin yaratılışı benzer olup ikisi de aşama aşama, zaman içerisinde gerçekleşmiştir. Bu özelliği nedeniyle evrimsel fikirler içerisinde değerlendirilebilir. Efsaneye göre en başta var olan su (deniz) ile yer bir olur, kozmik bir dağ meydana gelir, tanrılar insan hâline gelir ve Gök (Anu) ve Yer (Ki) tanrılarının birleşiminden Hava Tanrısı (Enlil) ortaya çıkar. Enlil Ki’yi ele geçirir ve Ana Tanrıça (Nimmah) meydana gelir; Nimmah Dünya’yı şekillendirir. Temelinde bir olan gök ve yer ayrılmıştır. İnsan da yalnızca tanrılara hizmet ve tapınma için, özel bir çamurdan (alâk) yaratılmıştır. Yaratılan her şey sudan gelmekte olup Enki (Bilgelik ve Okyanuslar Tanrısı) insanı Dünya’ya göndermiştir. Buradaki ifadelerden anlayacağımız üzere, Sümer yaratılış mitlerinde de var olanın değişimi, dönüşümü ve canlılığın kökenini bir çeşit devinimle açıklama durumu söz konusudur. Ancak bu açıklamalar ne günümüz evrim anlayışıyla ne de rasyonel düşünen beyinlerle bağdaşır hâldedir. Buna rağmen, bu tip yaratılış mitlerinin, sonraki dönemlerde çeşitli uygarlıklar tarafından kullanılmış olması ve evrim fikrinin ortaya konulmasında yardımcı olmuş olması muhtemeldir. Örneğin, Babil yaratılış miti Enuma Elish, büyük bir oranda Sümer mitlerinden alıntıdır. En önemli ve ilkel Babil Tanrısı olan Marduk, varlıkları, canlılıkları belirli bir hiyerarşi içerisinde yaratmış, nihaî ve en önemli yaratık olarak insanı da en son şekillendirmiştir. Yaratılışın en önemli amacı ise, yine Sümer efsanelerinde olduğu gibi, Tanrıların üzerindeki yükü azaltmak, onlara hizmet etmek ve minnet duymaktır.
Antik Yunan öncesinde süregelen bazı yaratılış mitlerinde devinim, dönüşüm ve değişimi çağrıştıran bazı öğelerin olması, şüphesiz ki günümüzde evrim kavramından anladığımız ile bağdaşmaz. Ancak bu ilkel yaratılış mitlerinin ve bu mitler içerisinde statik oluşumun aksine zamana bağlı değişimlerin anlatılması, ileriki dönemlerde ortaya konacak olan evrimsel fikirlere ve bizi bilimsel, modern evrimsel senteze götürecek yolu açmıştır. Modern biyolojik evrim düşüncesi, bu tip yaratılış mitlerinin aksine, doğaüstü ve irrasyonel açıklamaları gereksinmez, canlılığın oluşumunu yine canlıların bulunduğu doğal ortam ile açıklar.
Evrimsel Biyolojinin İlkel Evrimsel Düşüncelerle Durumu
Modern evrimsel sentez, kendisinden önce ortaya konulan evrim fikirlerinden köken almasına rağmen, hiçbir suretle bu evrim fikirlerini gereksinmez. Evrimsel biyoloji, moleküler düzeyden popülasyon düzeyine dek bilimsel açıklamalar içeren bir alan olmasına rağmen, evrimsel biyolojinin öncesinde ya da dışında kalan, özellikle Charles Darwin’den çok daha önce ortaya konulan bu tip evrimsel fikirler, çoğunlukla felsefî ve doğaüstü nitelikler barındırmaktadır. Oysa evrimsel biyoloji, günümüzün parlak bir bilim dalıdır. Dolayısıyla evrimsel biyolojiye destek olacak bir bilim, kesinlikle doğaüstü, irrasyonel açıklamalar ya da felsefî yorumlamalar içermeyecektir. Evrimsel biyoloji, bu tip felsefî fikirlerden destek alma ihtiyacı duymamakla beraber, bu felsefî evrim düşüncelerine yönelik olumsuz yaklaşımlardan da etkilenmemektedir. Günümüzde birtakım çevreler, evrimsel biyolojiye, salt evrim fikri üzerinden saldırmakta ve evrimsel biyolojinin bilimsel alt yapısını bütünüyle göz ardı ederek, geçmiş dönemlerde ortaya konulmuş, yukarıda sözünü ettiğimiz örneklerle birlikte, sonraki yazılarda ortaya koyacağımız bazı evrimsel fikirlerde olduğu gibi yanlış bir dizi felsefî evrim fikri üzerinden, bir bilimsel teoriye apaçık cephe almaktadırlar. Ne yazık ki bu tip talihsiz düşünceler,  insanların mantık, bilim felsefesi, bilimsel yöntem bilgisi ve eleştirel düşünme eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Evrimsel biyoloji literatürünü yeterince takip eden araştırmacılar, geçmiş dönemlerde ortaya konulan evrim fikirleri ile modern evrimsel biyoloji arasındaki farkları görebilecektir.
Sonuç
Evrim fikri, Charles Darwin’den çok daha önce de vardır. Evrimsel düşüncelerin, değişimidönüşümü ve devinimi anlatmakta kullanıldığında, tarihinin Antik Yunan döneminden önceye uzandığını görüyoruz. Bir gelenek olarak felsefe ve düşünce tarihinin Antik Yunan’dan başlatılmasının aksine özellikle düşünce tarihi Antik Yunan’dan çok daha öncesine uzanmakta ve Antik Yunan uygarlığının düşünce sistemi, kendisinden önceki bu uygarlıklardan etkilenmiştir. Evrim fikri de bunlara örnektir. Evrim fikrinin köklerini Antik Mısır, Babil, Sümer ve diğer Mezopotamya uygarlıklarının düşünce tarzlarında ve özellikle yaratılış mitlerinde buluruz. Burada karşılaştığımız evrimsel fikirler, bilimsel olmaktan uzak, daha çok felsefî ve dinsel özellikler barındırmaktadır. Bu nedenle hiçbir suretle günümüz evrimsel biyoloji çalışmalarını değerlendirmekte kullanılmamaktadır. Modern evrimsel sentez, ilkel dönemlerdeki evrim fikriyle, bazı noktalarda benzer özellikler gösterse de, oldukça farklıdır. Modern evrim öncesinde ve dışında kalan evrim fikirleri, modern evrim lehine ya da aleyhine kullanılmamaktadır.
Referanslar
  1. http://www.ancient-origins.net/human-origins-folklore/origins-human-beings-according-ancient-sumerian-texts-0065
  2. http://en.wikipedia.org/wiki/Creation_myth
  3. http://en.wikipedia.org/wiki/Sumerian_creation_myth
  4. http://www.sacred-texts.com/ane/enuma.htm
  5. http://genealogyreligion.net/sumerian-spiritualism-the-earliest-organized-religion
  6. http://www.sacred-texts.com/ane/sum/sum07.htm
  7. http://rationalrevolution.net/articles/understanding_evolution.htm#Mesopotamian_and_Mediterranean_Origin_Belief
  8. http://biology.clc.uc.edu/courses/bio106/earlymod.htm
  9. http://www.ucmp.berkeley.edu/history/ancient.html
  10. http://necdetersozfelsefe.blogspot.com.tr/2014/10/mantk-tarihi-ilkel-toplumlarda-mantk-ve_9.html
  11. http://en.wikipedia.org/wiki/History_of_evolutionary_thought
  12. http://plato.stanford.edu/entries/evolution-to-1872/#4

Yorumlar

Diğer makalelerimizi kaçırmayın

Toraks Duvarı Kasları ve Fasyaları

Üriner Sistem Histolojisi

Toraks Duvarının Damarları